OECD "İktisadı Gelişme Ve İşbirliği Teşkilatı" İkinci Dünya Savaşının etkilerini yok etmek için kurulmuş olan ekonomik ve siyasal konularda üye ülkeler arasında işbirliği ve dayanışmayı sağlayarak ülkeleri birbirine uyumlaştırmayı amaçlayan uluslararası bir örgüttür. OECD de amaç devletlere ait milli politikaları birbirine yakın hale getirerek üye devletlerin tümünün bu politikalardan yarar sağlamasıdır. Bu nedenle OECD toplantılarında dünyadaki ekonomik gelişmeleri ve üye ülkelerin ekonomilerini dikkate alarak küresel çapta raporlar yayınlamaktadır. Türkiye OECD’ye 1961 yılında üye olarak bu ülkeler arası ekonomi uyumlaştırması platformuna dahil olmuştur. OECD dahilinde yalnızca ekonomik değil çevre , enerji, dünya para piyasaları,bilim, eğitim ve sanayi konularında komiteler mevcut olup bu konular üzerinde de ortak politikalar üreterek kalkınmanın ve gelişmenin üye ülkelerde aynı şekilde ve derecede olması amaçlanmaktadır.
Bilişim ve iletişim teknolojileri dünya coğrafyasında yer alan hemen hemen her ülke açısından gün geçtikçe önemli ve gerekli araçlar haline gelmektedir. Son yıllarda bilişim teknolojileri alanında yaşanan gelişmeler içerisinde internetin oynadığı rol ve yayılma hızı günün şartlarının hızla değişmesine ve bu değişen şartlar karşısında insanlığın aynı hızla bilgiyi paylaşma ve özümseme yeteneğinin artmasına sebep olmuştur. Bugün internet çoğu dünya ülkesinde vatandaşların su, elektrik gibi zaruri suretle ihtiyaç duydukları bir alt yapı hizmeti halini almıştır. İletişimde yaşanan bu hızlı gelişmeler sonucu ülkeler, şirketler, kişiler arasındaki farklılık hızla azalmakta ve dünyadaki rekabetçi zeminde piyasa oyuncuları için eşit şartlar sunar hale gelmektedir.
Bilişim teknolojileri sayesinde artık dünyada bilgi, hizmet, mallar ve kişiler kolaylıkla dolaşımda bulunmaktadır. Ekonomi bilgiye dayalı hale gelmektedir. Bilişim pazarında yaşanan bu gelişmeler ülkelerin ekonomik amaçlarını ortak paydada buluşturmak için kurulmuş olan OECD açısından da dikkate alınmıştır. Avrupa Birliğine üye devletlerarasında Lizbon Stratejisi ile başlayan ve içinde e-devlet, akıllı ulaşım, e-ticaret, çevrimiçi sağlık hizmetleri gibi yapıları içeren sistemler OECD üyesi ülkelerce de benimsenmiştir.
OECD, e-ticareti genel olarak birey ve organizasyonların metin, ses, görsel imajları kapsayan dijital verilerin aktarımına dayalı olarak ticari faaliyetlerde bulunma olarak tanımlamıştır. Dijital veriler yalnızca ticarette değil iyi ve etkin bir kamu yönetimi çerçevesinde de kullanılır hale gelmiştir. Bu nedenle Kamu Yönetim Komitesi çevresinde kamu hizmetlerinde verimliliğin arttırılması, modernizasyon ve devlet-vatandaş arası şeffaflığın sağlanması için e-devlet çalışmaları yapılmaktadır. Sağlık sektörü alanında da sistemlerin iyileştirilmesi ve ülkeler arasında sağlığa ayrılan bütçelerin artış göstermemesi için ülkeler arası bilgi ve teknoloji farklılıklarının en az indirgenmesi gerektiği açıktır.
Bunlara ek olarak günümüzde bilişim ve iletişim teknolojilerinin ülkelerin sanayilerine etkisi de gelişimin belirleyici faktörü olarak göze çarpmaktadır. Bilgiye kolay ulaşım sayesinde dünyanın herhangi bir yerinde var olan bir yenilik kolaylıkla diğer bir ülkeden takip edilerek uygulanabilmektedir. Bilgi paylaşımındaki bu hız üye ülkelerinin sanayilerinin farklılaşmasına sebep olacaktır. Bunun nedeni ise tamamen ekonomik güçle doğru orantılı bir tablo çizmektedir. Güçlü olan devlet yeniliği daha kolay uygulayabilir hale gelecektir. OECD'nin amacı üye ülkelerin uyum içinde gelişmesini sağlamak olduğu için yapılan bu yenilikleri takip ederek ülkelerin sanayi politikalarını da göz önünde bulundurarak analizler yapma yoluna giderek ve üye ülkeleri yapması gerekenler hususunda stratejiler ve ilerleme politikaları benimsemektir. Yenilikleri kolayca paylaşılması sayesinde dünya üzerindeki rekabetçi ortam eşit bir düzlemde ilerlese dahi piyasa daha acımasız ve geride kalanı otomatik olarak sistem dışında iter bir hal alacaktır.
Sonuç olarak dünyanın değişimin hızla sürdüğü ve bu hızın birkaç yıl içinde katlanarak artacağı açıktır. Devletlerin gelişmeleri takip etmeleri ve bu doğrultuda hedefler belirleyerek politikalar oluşturmaları bu değişim düzeninde yönetici güçler haline gelmelerini sağlayacaktır. OECD gibi uluslar arası örgütler ise devletlerin içselleştirmiş oldukları bu gelişmeleri eşit platformlarda diğer ülkelere de yarar sağlayacak şekilde analiz etmek ve dünyada kabul edilebilecek ve ortak uygulama alanı bulabilecek genel geçer kurallar ya da çerçeveler çizen yol göstericiler olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder