21 Ekim 2010 Perşembe

Hukuk, ICT ve İnsanlar Üçgeni

Bilişim teknolojilerinin günümüzde şu ana kadar belli başlı konularda sosyal ve toplumsal sorunlara yol açtığını düşünüyorum. Bunlar;

  • Verimliliği artırırken insan gücüne ihtiyacın azalması ve işsizlik oranının artması
  • Devletlerin ülke ekonomilerini kontrol etme yeterliliklerinin azaltması
  • Özel hayata tecavüz olaylarının artması
  • Çocuk suçlarının artması ve gençlerin kültürel anlamda yobazlaşması
  • Gerçek bilincinin daha kolay bir şekilde manipule edilebilmesi
  • Pornografi

Öte yandan, şu ana kadar yol açmadıysa da ileride yol açabileceği sorunlar:

  • Şehirlerin yok olması
  • Ülkeler arası elektronik tehditlerin ve savaşların oluşması
  • Terörism
  • Anarşi
  • Kültürlerin yok olması
  • Devletlerin yok olması

Düşünüldüğünde geçmişte de diğer teknolojilerin aynı negatif etkilere yol açtığından dolayı suçlanıldığını görmekteyiz. Özellikle otomobil ve televizyon her ne kadar ilk gelişme döneminde olmasa da ileriki fazlarda eleştirilerin odağı olmuştur. Dolayısıyla, bilişim teknolojilerinin de bir teknoloji olarak bu tür problemleri yarattığından dolayı suçlanılmasının, geçmişte diğer teknolojilerle yaşanan bu tür olayların önümüze koyduğu resimlerden de pay alıyor olsa gerek.

Öyle ki, bazı insanlar, otomobil ve televizyon gibi teknolojilerin ileride yaratacağı problmeleri bilseydik hiç geliştirmezdik diyebilecek kadar iddialı olmuşlardır. Fakat, başka bir açıdan düşünüldüğünde de eğer bu teknolojiler olmasaydı onların bize sağladığı fayda ve kolaylıklardan nasıl yararlanacaktık?

Şüphesiz ki teknolojinin toplumlar üzerinde çok önemli bir etkisi var. Örneğin buharlı makinelerin Sanayi Devrimi’nin gerçekleşmesinde benzer bir efekti olmuştur, fakat bu durum geniş çapta değişimin sadece bir boyutudur. “3. Dalga, Sanayi sonrası toplum, Post-Modernizm ve Enformasyon Çağı” gibi terimler 20. Yüzyılın sonlarını anlatmak için kullanılmış ve halen kullanılmaktadır. Ama sadece bunların sonuncusu bu döneme ait pozitif bir tanımlama getirebilmektedir. Diğerleri ise bizim artık nerede olmadığımızı veya şu anda başka bir değişim içinde olduğumuzu göstermektedir. Bu çok da ilgi çekici bir konu değildir çünkü değişimi, değişim gerçekleşmeden farketmek veya tanımlamak mümkün değildir.

Bilişim ve teknoloji, toplum ve teknoloji arasındaki sorunu bir önceki “büyük” teknolojik gelişmeler gibi tekrar ön plana çıkarmaktadır. Genel kanı teknolojinin toplumlar üzerinde karar verici ve direkt olarak etkileyici bir etksinin olduğu yönündedir. Teknolojinin toplum üzerinde bir etkisinin olduğu barizdir fakat toplumlar üzerinde karar verici bir efekti olması için toplumdan ayrı bir kavram olması gerektiğini de düşünüyorum. Teknoloji bence toplumdan tamamen bir ayrı kavram değildir ve bu yüzden toplum üzerinde deterministik bir etksi yoktur. Aksine toplum ve teknoloji arasındaki ilişki deterministikten çok probabilistik yani itimale dayalı bir ilişki vardır.

İnsanlar Everest’e tırmanmaktadır fakat herkes oraya çıkmayı terchi etmez. Teknoloji ise fırsatlar teklif eder, bazıları çok ikna edicidir, fakat herkes kullanmaz ve kullanmak zorunda da değildir. Teknoloji kendi kendine gelişmez, aksine insanların ihtiyaç, karar ve aksiyonlarından dolayı gerçekleşir. Toplumun içindeki bazı grupların ise R&D, pazarlama vs. gibi yollarla teknolojinin gelişimini kontrol edebilme yetisine sahiptir. Örneğin VHS teknolojisi Betamax’a göre ikinci kalite bir teknoloji olmasına rağmen pazarlaması ve reklamı çok daha iyi olduğu için zamanla bir standart haline gelmiştir. Çoğu insanın bildiği ve kabullendiği gibi, aynı zamanda bazı insanların da kabullenmek istemediği gibi
J, Apple firmasının Mac ürünleri bilgisayar teknolojileri arasında PC’den (Personal Computer) daha üstün bir teknoloji olarak görülse de PC piyasayı IBM ve Microsoft gibi devlerin yüzünden domine etmektedir. Dolayısıyla teknolojinin etkisi aslında toplumun daha doğrusu toplumdaki bazı grupların kontrolü altındadır. Bu yüzden de toplumların değişiminde onların etkisi büyüktür.

Öte yandan teknolojiyi tamamen toplumdan dışlamak yanlış bir yargıdır çünkü teknolojinin toplumla olan ilişkisi çok karmaşık ve toplumu iki yönlü etkileyen bir kavramdır. Teknolojinin toplum üzerinde birçok negatif etkisi olmasının yanı sıra, toplumların hızla gelişim göstermesi anlamında da birçok faydası görülmektedir. Örneklerle devam edecek olursak, interneti pornografi ile suçlamak, Johannes Gutenberg’i (günümüz modern matbaasının babasını) rafların önünü kaplayan pornografik içerikli dergilerle suçlamak gibi düşünüldüğünde yersiz bir yargı olduğu açıkça görülebilir. Örneği daha ilerletecek olursak Shakespeare’in ve Chaucer’ın yazılarında kullandığı cinsel çağrışımların da insanlar üzerinde ahlaki anlamda rahatsızlık verdiğinden dolayı edebiyatı suçlamak gibi bir şeydir. Bu yüzden de IT’yi tamamen insan hayatından çıkarmaya çalışmak çok yersizdir.

Teknolojinin aslında tahmin edilemeyecek şekilde kullanılması esasen teknolojiyi oluşturan ve geliştiren insanlardan kaynaklanmamaktadır. Dersten de hatırlayabileceğimiz gibi Lawrence Lessig “Code” adlı kitabında da bahsettiği gibi burada bahsedilen kişiler West Side Code’u yapan arkadaşlardır. Internet bu açıdan güzel bir örnektir. Internet ilk başta Amerikan ordusunda nükleer bir çatışma olduğu durumda iletişim sağlayabilmek amacıyla geliştirilen bir sistemdi. Internet, icat edilmesi, planlanması, dizayn edilmesi, yapılması ve ortaya çıkarılması gereken bir teknolojiydi. Fakat Amerikan ordusunun günümüzde internet yoluyla oluşan anarşi ve kötüye kullanımın olabileceğini tahmin etmesi imkansızdı. Muhtemelen akıllarına gelebilecek en son şeydi ve muhtemelen planlayarak yaptıkları birşey değildi.

Günümüzde IT’nin gelecekte bizi nereye götüreceği hakkında birçok yorum yapılmaktadır. Aşağıda konuya hem optimistik hem de pesimistik açıdan yaklaşan insanlardan aklımda kalan senaryoları bir tablo haline getirmeye çalıştım. Tabi bunlar benim düşünce filtrelerimden geçtiği için tamamen yoruma açık bir analizdir.


21. Yüzyılda IT Senaryoları

Boyut

İyimser

Kötümser

Sosyal Yapı

Boş vakitin altın çağı

Sahip olunanlar ve olunmayanlar

Ekonomi

Paylaşılan refah

Çok zengin/Çok fakir

Coğrafya

Yeni kırsal toplumlar

Elektronik inziva toplumları

Politika

Gerçek anlamda katılımcılık

Manipülasyon

Tüketici Seçenekleri

“Mass” üretilmiş bireyselcilik

Siyah olsun hangi renk olursa olsun

Eğlence

Sınırsız seçenek

Elektronik Babil

Eşitlik ve Erişim

Bilginin eşitliği tanımlayan bir kavram olması

Yetkin/yetkin olmayan

Finansal Yapı

Para kavramı olmayan bir toplum

Daha bariz bir şekilde var olan resmi olmayan bir ekonomi

Devlet ve Vatandaş

Elektronik özgürlük

1984’teki Big Brother


Bakıldığında gelecekte oluşabilecek durumun bu iki uçdeğer görüşten birisine ait olması çok küçük bir ihtimal. Fakat ikisinin ortası veya birisine daha yakın bir oluşumun var olması ihtimali ise daha yüksektir. Günümüzde teknolojinin nereye gittiği hakkında bir takım çekinceler var olmakta; erişim, kurulum maliyetleri ve münhasırlık(exclusivity) gibi.

Bilindiği gibi günümüzde erişim çok sınırlı bir durumdadır. Herkesin günümüz teknolojisine erişimi yok fakat herkesin evinde en azından bir posta kutusu bulunmakta. Geçmişte herkes okuma ve yazma yetisine sahip değildi fakat kitapların basılması ve toplu eğitimin başlaması ile günümüzde artık normal olarak kabul ettiğimiz şeyler aslında zamanında da erişimi sınırlı olan şeylerdi. Bu yüzden bu teknolojilere ne kadar erişim artırılır ve bir standart haline getirilirse günümüzde de internet kullanımı artık doğal bir özellik haline gelecektir.


Yeni bilgi teknolojileri hakkında bilinmeyen en büyük şey ise ne zaman insanlık için yeterli(kritik) seviyeye ulaşacağı daha doğrusu gelecekte bu noktaya acaba hiç ulaşabilecek miyiz sorusudur. Bir grup kuruluşlar ve organizasyonlar bu soruya cevap bulabilmek için yoğun çaba sarfetmektedir fakat bu konu hakkında somut verilerle gelmek çok zor. Burada sadece tahminlerle yola çıkabiliriz. Örneğin; IPv6 konusunda otoriteler 2012’ye kadar IPv4 adreslerin artık tükeneceğini düşünmektedir. Peki IPv6 ne zaman tükenecek? Daha sonrasında yeni bir kavramla karşı karşıya gelecek miyiz? Ya da Moore kanununa göre transistörlerin bir zaman sonra artık atomik seviyede minyatürleştirme seviyesine ulaşacağı iddia edilmektedir. Peki bu ne zaman olacak? Bunu bilebilmek tahmin edebilmek bile çok güç. Bu soruya karşı oluşturulabilecek en iyi argüman belkide biz, bir toplum olarak, sadece güçlü olanın bunu kullanmasına izin vermememiz gerektiğidir. Media ve iletişim kanallarındaki sahipliğin ve tek elliğin etkisinin insanlar üzerindeki etkisini sürekli tartışmaktayız fakat bu konuya karşı önlem almak amacıyla sadece bu kişileri regüle edebilmekteyiz ve onları kapatmak yerine başka alternatifler geliştirmekteyiz.


Münhasırlık (exclusivity) günümüzde çok belirgin bir problem. Internet her ne kadar inanılmaz bir seviyede büyüme gösterse de bu teknolojiye erişimi olanların sayısı dünya nüfusu ile karşılaştırıldığında halen bir azınlık olarak kabul edilebilir. Buradaki soru ise, bu durum ileride oluşabilecek farklı gelişimleri durdurabilecek ya da yavaşlatabilecek bir neden midir? Hane başına otomobil sayısı yüksek bir seviyede olmasına rağmen kişi başına olan sayı halen çok düşük bir seviyede. Buna rağmen örneğin Amerika’da birçok şehir dışında alışveriş merkezleri ve dev sinemalar kurulmakta. Dolayısıyla otomobili olmayan insanlar bu gibi olanaklardan çok sınırlı seviyede faydalanabilmekteler. Fakat otomobil teknolojisi her geçen gün büyük bir hızla gelişmekte.


Hukukun bu anlamda neleri ve nasıl düzeltmesi konusuna geldiğimizde ise konu farklı bir boyut kazanmaktadır. İlk önce nasıl düzeltmesi konusuna bakacak olursak hukukun bu anlamda proaktif bir metod yerine reaktif bir metod izlemesinin daha mantıklı ve uygulanabilir olacağını düşünmekteyim. Çünkü günümüz teknolojisi sürekli gelişmekte ve bu gelişimin önüne geçmek veya önceden tedbirler alarak gelecekte oluşabilecek suçlara karşı tedbir alabilmek neredeyse imkansız. Dolayısıyıla, hukuk bu anlamda case-by-case olarak ortaya çıkan sonuçlara dair bir yorum yaparak bu sorunları engellemeye çalışmalıdır. Öyle ki günümüz dünyasında, özellikle internet ortamında, artık kodlama dili bilen herkes open-source işletim ve program dilleri aracılığıyla istediği programı yazma ve uygulayabilme yetisine sahip hale gelmiştir. İnsanların internet ortamında yapabileceklerinin sınırları artık çok genişlemiş ve kontrol edilebilmesi güç bir hale gelmiştir.


Facebook örneğinden yola çıkacak olursak, facebook’taki open-source programlama dilini kullanan insanlar belirli sosyal mühendislik metodlarıyla milyonlara ulaşan bir kitleye çok daha hızlı ve efektif bir şekilde ulaşabilmeyi başarmış ve bunun sonucunda da yazdığı kötü niyetli programlar aracılığıyla da birçok illegal aktivitelerde bulunabilmişlerdir. Günümüzde artık insanların kişisel bilgilerine ulaşmak çok daha kolaylaşmış öyle ki bu sosyla ağlar aracılığıyla insanlar bazı kötü niyetli insanların “ağına” daha kolay takılır bir hale gelmiştir. Örneğin; bazı hırsızlar artık teknolojiden de yararlanarak insanların “tatildeyim, 10 gün sonra döneceğim” gibi internet’teki “feed”lerini takip ederek çok daha kolay bir şekilde “müşteri portföylerini” genişletme şansına erişmişlerdir.


Öte yandan neleri düzenlemeli konusuna geldiğimizde ise konuya teknolojinin içinde var olan grupları tanımlayarak başlamanın daha yararlı olacağının düşünüyorum. Örneğin sosyal paylaşım ortamlarına baktığımızda;

  • Teknolojiyi geliştirenler (youtube, facebook, myspace, vs.)
  • Teknolojiyi pasif bir şekilde kullananlar (video izlemek, bilgi paylaşmak, insanları takip etmek)
  • Teknolojiyi aktif şekilde kullananlar (programcılar, dosya paylaşımı yapan insanlar)
  • Bu teknolojinin altyapısını sağlayan insanlar (telekomünikasyon firmaları)


Dolayısıyla burada bu dört grubun arasındaki iletişim ve etkileşimler en ufak detayına kadar senaryo halinde ortaya çıkartılmalı ve burada oluşan ve oluşması muhtemel sorunlar etraflıca analiz edilmelidir. Bu analizler sonucunda ise bu gruplar arasında belirli sorumluluk alanları ve sınırlamalar belirlenmelidir.


Hukuku yaşayan bir canlı olarak düşünebiliriz; büyür, gelişir ve değişim gösterir. Özellikle değişir çünkü etrafındaki değişimlere ayak uydurabilmek ve bütün herkese eşitlik ve özgürlükler sağlayamasa da çoğunluğa yardım edebilmek ve adaleti sağlamak amacıyla bir takım değişiklikler gösterir ve göstermelidir.

Bilgi ve iletişim teknolojileri odaklı düşündüğümüzde hukuk bu alandaki gelişmelere ayak uydurmalı, bu konular hakkında spesifik olarak kendini adamış ve ehlileşmiş bilirkişiler yetişirilmelidir. Bu kişiler bilgi ve iletişim teknolojileri alanında oluşabilecek sosyal ve ekonomik sorunları yorumlayıcı, karar ve rici ve önleyebilici nitelikte olmalıdır.


Bilgi ve iletişim teknolojisinin her geçen gün gelişmesi ile insanlar, toplumlar, kültürler, devletler ve de ekonomiler birbiriyle daha iç içe olmaya başlamış bundan dolayı da daha hızlı bir şekilde etkileşimler gerçekleşmeye ve aynı şekilde sorunlar ve çatışmalar ortaya çıkmaya başlamıştır. Dolayısıyla, hukuk bu alanda oluşan sorunları çözmeye çalışırken insan, toplum, devlet ve uluslar arasındaki döngüyü, bağlantıları ve etkileşimi göz önüne alarak düzenlemeler yapmaya çalışmalıdır.


Günümüzde her ne kadar bilgi ve iletişim teknolojisi gelişse de sorunların çoğunun kökenine bakıldığında aslında sorunlar iletişimsizlikten ortaya çıkmaktadır. Teknolojinin gelişmesiyle insanlar daha somutlaşmaya, maneviyattan çok maddiyata, sosyallikten çok antisosyalliğe doğru kaymaya başlamıştır. İnsanlar artık bir arkadaşının yeni saç modelini beğenirken fiziksel olarak değil facebook yoluyla “like” tuşuna basarak duygularını belirtmeye başlamış ve dolayısıyla insanlar arası gerçek etkileşim gün geçtikçe azalmaya başlamıştır.


Bu yüzden de bu alanda düzenlemeler yaparken hukuk bu anlamda teknolojinin gelişimiyle değişen insan ilişkilerini ve psikolojisini de dikkate alarak bir yargıya varmalıdır. Her ne kadar birçoğumuza saçma sapan birşeymiş gibi görünse de insanlar artık sosyal ortamda birbirlerine egemenlik kurma, mesaj verme ve kişisek değerlendirmeler yapmaya başlamıştır. Bazılarınızın da rastlamış olabileceği gibi, bir bankanın reklamında Yunanistan’ın Türkiye’yi bir sosyal ağda arkadaş olarak eklediğinden ve Türkiye’nin de cevap olarak komik bir video gönderdiğinden bahsedilmekte. Her ne kadar bize şu anda bu gibi şeyler saçma gelse de gelecekte oluşabilecek senaryoları da gözler önüne sermekte.


Bilgilerin toplanması, paylaşılması ve kayıt altına alınması anlamında elektronik ortamlar artık çok önemli bir konuma gelmiş ve artık insanlardan başlayarak toplumların ve devletlerin bakış açılarını ve aksiyonlarını etkiler hale gelmiştir. Bu yüzden bilgi ve teknoloji odaklı düzenlemelerde hukuk teknoloji nötr olmamalıdır çünkü her ne kadar böyle olmaya çalışsa da bu kavram sadece teori de kalmaktadır çünkü teknolojinin gelişimi ile insanların alışkanlıkları, yorumlamaları, bakış açıları ve hatta neyin doğru neyin yanlış neyin etik neyin ahlaksız bir davranış olduğu hakkındaki düşünceleri de hızla değişmektedir. Son olarak hukuk, yapılan düzenlemelerde öncelikle çoğunluğun haklarını gözetmeli ve verilen kararlar arasında belirli bir sistemin ve mantığın olması gereklidir. Aşağıdaki resimde de anlatıldığı gibi alınan bazı kararlar bariz bir şekilde eşitsizliğe yol açmamalıdır.




Hiç yorum yok: