Hukuk düzenine göre bir belge altına imza o belgenin tasdiki ve belge içeriğinin imza sahibi tarafından kabul edildiği anlamına gelmektedir. Bu anlamda elektronik imza kavramı ile gelişen yeni teknoloji, klasik anlamda bilinen imza müessesesine yeni bir boyut kazandırmış bulunmaktadır.
Ülkemizde 23 Ocak 2004 tarihinde yürürlüğe giren 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu’nda yer alan şekliyle elektronik imza; başka bir elektronik veriye eklenen veya elektronik veriyle mantıksal bağlantısı bulunan ve kimlik doğrulama amacıyla kullanılan elektronik veriyi tanımlar. Elektronik imzanın gerek sağlık, kamusal başvurular, oy verme gibi kamusal, gerekse sözleşmeler internet bankacılığı gibi ticari alanda yaygın oranda kullanımı öngörülmektedir.
Elektronik imza kullanımının yeni bir teknoloji olduğunu söylemek doğru olacaktır. Bu sebeple elle atılan imzadan farklı olarak bu teknolojinin kullanımı için ayrıca bir hizmetten yararlanılması esastır: “Elektronik sertifika hizmeti”. Elektronik sertifika, genel hatlarıyla elektronik imzanın doğrulanması için gerekli olan veriyi ve imza sahibinin kimlik bilgilerini içeren elektronik kayıt anlamına gelir. Elektronik sertifikalar, kanuna uygun surette faaliyette bulunacak elektronik sertifika hizmet sağlayıcılarından ücreti mukabili olarak temin edilir. Ülkemizde bu hizmet, halihazırda toplam dört adet firma tarafından verilmektedir.
5070 sayılı Kanuna göre elektronik sertifika-nitelikli elektronik sertifika olarak ikiye ayrılır. Güvenli e-imza, ancak nitelikli elektronik sertifika ile sağlanabilmekte olup elle atılan imza ile kural olarak aynı hukuki sonuçlara tabidir. Yani güvenli e-imza yöntemi ile oluşturulan bir veri, herhangi bir ihtilaf halinde, aksi ispatlanana kadar kesin delil teşkil eder.
Sözkonusu bilgiler ışığında 5070 sayılı Kanun ile Elektrtonik Sertifika Hizmet Sağlayıcılar tarafından verilen zaman damgası hizmetine de değinmek gerekir. Zaman damgası terimi 5070 sayılı kanunun 3. maddesinin h bendinde “Bir elektronik verinin; üretildiği, değiştirildiği, gönderildiği, alındığı ve/veya kaydedildiği zamanın tespit edilmesi amacıyla, elektronik sertifika hizmet sağlayıcısı tarafından elektronik imzayla doğrulanan kayıt” olarak tanımlanmıştır. Kanun, zaman damgasını tanımlamakla yetinmiş, buna mukabil uygulamasına yönelik usul ve esasları düzenlememiştir. Kurumca ilan edilen “Elektronik İmza Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” ise, sadece elektronik sertifika hizmet sağlayıcıların zaman damgası saklanması ve ücretlendirme ile ilgili birtakım yükümlülüklerini düzenlemiştir.
Zaman damgasına uygulamada elektronik imzalara eklenerek imzanın oluşturulduğu zamanı belirlemek, elektronik verilerin arşivlendiği ve bu verilere hangi zamanlarda erişildiğini belirlemek veya elektronik ortamda gerçekleşen herhangi bir hukuki işlemin gerçekleşme zamanını tespit etmek gibi amaçlarla başvurulabilir. Bu anlamda kanun ve yönetmelikçe niteliği belirlenmemiş olan zaman damgasının usul hukuku müessesesi nezdinde geçerliliği ilerleyen zamanlarda bir boşluk olarak karşımıza çıkacaktır.
Yukarıda belirtildiği gibi zaman damgasının kullanılabileceği veriler, sadece evrak, sözleşme değil; yer sağlayıcılar ve servis sağlayıcılar tarafından tuturan loglar da olabilmektedir. 30 Kasım 2007 tarih ve 26716 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan "İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesine Dair Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik" gereğince yer sağlayıcı ve erişim sağlayıcıları trafik bilgilerinin doğruluğunu, bütünlüğünü oluşan verilerin dosya bütünlük değerlerini zaman damgası ile birlikte saklamak ve gizliliğini temin etmekle yükümlüdürler. Aksi takdirde erişim sağlayıcılara Yönetmeliğin 9. Maddesi gereği idari para cezasına hükmedilebilmektedir.
Buna göre yönetmelikle düzenlenen ve kayıt altına alındığı anda orijinal haliyle varolduğunun, sonradan değiştirilmediğinin ispatlanması amacı ile yer sağlayıcıları ile erişim sağlayıcılarına böylesi bir yükümlülük getirilmiş, bunun yanısıra 5070 sayılı Kanun’da zaman damgası sadece tanımlanmış, kullanılması halinde zaman bakımından, böyle bir evrakın nasıl bir ispat ve işlem gücü olacağı, hakimin bunu ne ölçüde nazara alarak nasıl bir ispat ve işlem aracı olarak nitelendirileceği gibi hususlara değinilmemiş olması hukuki boşluk olarak karşımıza çıkmaktadır.
Sonuç olarak gelişen teknolojiler ve elektronik verilerin hukuk sisteminde yer alması ile, bahsedilen konu ile ilgili bir düzenlemenin yapılmasına yönelik çalışmalar, ilerleyen zamanlarda yargılama sürecinde bir kolaylık ve tutarlılık sağlayacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder